Pazar, Ocak 23, 2011

Satrançta Kazandıran Stratejiler

Stratejinin Önemi
İnsanoğlu tarih boyunca bir çok oyun oynamıştır. Ama satranç, hak ettiği üzere, dünya yüzünde gelmiş geçmiş bütün oyunlar arasında, “Şahların oyunu” ya da “ Oyunların Şahı” olarak tanınmıştır. Baş döndürücü bir övgü gerçekten! Satrancın kendine özgü güzelliği, insanlık tarihi boyunca bir çok düşünce adamını da cezbetmiştir. Neden peki? Nedir satrancı bu denli büyüleyici kılan? Oyunu eleştirenlerin tüm gördüğü, saatler boyunca arpacı kumrusu gibi düşünen koca koca adamların arada sırada damalı tahta üzerindeki ufak taşları şuradan kaldırıp bu tarafa koyduğudur. E, durum böyle olsa, insanlar neden satranç oynamak istesin ki? Bu oyunu bu kadar büyüleyici kılan bir şey var mutlaka. Aksi takdirde bin yıllar öteden günümüze kadar oynanagelmesi nasıl açıklanabilir?

Şurası muhakkak ki, bu oyunu eleştirenler haklı olsalardı, bugün satranç diye bir oyun da olmazdı. Üstelik satranç sadece günümüzde yaşamını sürdürmekle kalmamış, epeyce sağlam bir yer de edinmiştir kendine. Dünyadaki en yaygın spor organizasyonundan biri, kısa adı IOC olan Uluslar arası Olimpiyat Komitesi, diğeri de FIFA, yani Uluslar arası Futbol Federasyonudur. Üçüncü sırada ise FIDE, yani Uluslar arası Satranç Federasyonu gelmektedir. Peki satranç bu güne kadar varlığını korumayı nasıl başarmıştır?

Zamana karşı direnmenin koşulu herhangi bir şeye karşı duyulan gereksinimdir. Bir an için durup düşünün. Binyıllar ötesinden bugüne kadar varlığını sürdürebilmiş olan neler var hayatınızda? Bazı araçlar var, “kaşık” gibi örneğin. Zaman içinde bir ihtiyacımızı karşılamak üzere biçimi en mükemmel hale getirilmiş ir araç. Ve bu araçlar onlara ihtiyacımız kalmadığı anda yok olurlar.

Oyunlara gelince – sayıları binleri, hatta belki milyonları bulur – bular da çağlar boyunca toplumların fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişim için yararlandığı araçlardır. Tüm bu oyunlar içinde satranç, zihinsel gelişim sağlayan mükemmel bir araçtır. Goethe’nin dediği gibi: “ Satranç oyunu zihnin mihenk taşıdır.” Satrancın temelinde zihinlerin savaşı vardır. Kazanma arzusundan kaynaklanan bir yarışma azmi gerektiren satranç, yaşamın bir yansımasıdır. Başarmak için akıllı olmalısınız. Sadece irade yeterli değildir. Beyninizi kullanmak zorundasınız. Düşünmeye mecbursunuz. Üstüne üstlük kendinizi farklı biçimde düşünebilmek üzere eğitmeye de mecbursunuz.

Ben gençlere satranç öğreteceğim zaman, onlara ve ana babalarına, bu dersler vasıtasıyla öğrenecekleri beş temel D yani Davranış olduğunu söylüyor ve bunları açıklıyorum:

• 1 Numaralı D: FIDE’nin yani Uluslar arası Satranç Federasyonu’nun kuralları uyarınca, bir oyuncu yarışmalarda satranç oynayacaksa hamlelerini yazacaktır.
• 2 Numaralı D: Bir oyuncu satranç oynamaya devam ettiği müddetçe, bir çok yenilgiyle karşılaşacaktır. Bu durum memnuniyet verici olmadığından, becerilerini geliştirmenin yollarını arayacak ve geçmişteki hatalarını tekrarlamamak için satranç kitapları okuyacaktır.
• 3 Numaralı D: Daha iyi satranç oynayabilmek için satranç oyuncusu sürekli puan hesaplamalıdır. Oyuncu oyuna 8 piyonla başlar, oyun ilerledikçe taşlar kırışılır, piyonlar ilerlemek durumunda kalıp kaybedilir. Örneğin bir aşamada iki kale ve dört piyon vardır elde ve oyuncunun sahip olduğu taşlar 14 (5+5+4) puan değerindedir. Öte yandan rakibi bir kale, bir Fil, bir At ve beş piyonu ile 16 ( 5+3+3+5) puanlık taşlara sahiptir. Dolayısıyla rakip, iki puanlık bir avantajla, maddi bir üstünlüğe sahiptir. Gayet basit oyuncu aritmetik hesaplama yapacaktır.
• 4 Numaralı D: Oyuncu ilk üç D’yi yerine getirecektir. Çünkü bunlardan sorumlu olan kendisidir, başkası değil. Satranç oyununda oyuncunun yaptığı gafların bir mazereti yoktur. Diğer sporlarad yenilgi, bir başka oyuncu iyi pas atmadı diye veya biri şut kaçırdı diye gelmiş olabilir. Ama satrançta sadece ve sadece oyuncunun kendisi sorumluluk üstlenecektir.
• 5 Numaralı D: Bu D’lerin en sonuncusu en önemli olanıdır aynı zamanda. Varsayın ki oyuncunun Veziri bir saldırıyla karşı karşıya. Vezirini oynamazsa kaybedecek. Eğer geri çekerse güvenli bir pozisyona geçmiş olacak. Ama ilerleyip bir piyon aldığında yine güvenli bir pozisyonda olabilecek. Oyuncu bu durumda piyonu alarak ilerleme kararını verirken akıl yürütecektir.


Bu beş D, bir araraya geldiğinde, tüm satranç eğitiminin ne ile ilgili olduğu da ortaya çıkıyor. “Eleştirel Düşünce”. Bunun temeline indiğinizde, eğitimin iki bileşeni olduğunu görürsünüz: Bilgi ve Bilgi - İşlem. Bilgi tek başına bir değer taşımaz., ama Eleştirel düşünce sayesinde, bilgiyi işlemek suretiyle onu değerli hale getiririz.

Eleştirel düşünce tüm satranç oyunlarında iş başındadır; hatta temel hamleleri kavrayamamış zayıf oyuncuların oyunlarında bile. Eliniz uzanır, gözleriniz ışıldar, atınızın birini yerinden alıp bir piyona saldırırsınız. Sinsi, komplocu ve zalimsinizdir. Piyon sizin olur. Ama durun bi dakka. Rakibiniz kendini kötülüğe adamış biridir. Sizin gözüpek atınızı alıverir. Tüh be! Nasıl oldu bu? Bu hamle yerine ne oynamalıydınız acaba? Peki şimdi ne yapacaksınız? İşte eleştirel düşünce!

Satrancı deneyimsiz gözlerle izleyen bir gözlemci neler görür? Eşit güçlere sahip iki düşman ordusunun 64 karelik bir tahta üzerindeki karşılaşması. Bunun ilgi çekici yönü ne olabilir? Ve neden her defasında taraflardan biri diğerine galip gelmektedir? Herhalde oyunculardan biri daha iyi olduğu için. Rakibinin ordusunu o devralsa bu defa kazanan diğer ordu olacaktır. İyi de niye? Çünkü rakibine göre daha üstün bir düşünme biçimine sahiptir. Gizli silahı nedir peki? Strateji.


Satrançta Kazandıran Stratejiler

Yasser Seirawan

İş Bankası Kültür Yayınları, Ocak 2008

Çeviren: L. Ece Sakar

Hiç yorum yok: